Google
 

15 Şubat 2008 Cuma

m. İSLAMOĞLU

Necmeddin Erbakan'ın affedilmez suçu
22/01/2006 Üslubunu, hatta siyaset etme tarzını beğenmeyebilirsiniz. Başarılı bulup bulmamak da size kalmış. Nerden baktığınıza bağlı olarak değişir başarının tanımı. Sonuçta her iki şık için de, ?Sen de haklısın? noktasına ulaşılabilir. Bazı refiklerimizin dediği gibi, ?Hocam, gir içeri, yat aslanlar gibi!? çağrısında da bulunabilirsiniz. Veya, daha usul bir sesle içinizden, ?Keşke girip yatsaydı da, malum zümreye bu kadar dil dökmeseydi? diye geçirebilirsiniz. Bunu yapmadığı için sitem de edebilirsiniz. Haksız da sayılmazsınız. Fakat, Necmeddin Erbakan?ın neden ?silinmek? istendiğini, asla göz ardı edemezsiniz. Asla tevil edemezsiniz. Asla geçiştiremezsiniz. Konunun özü budur. Onu silmek isteyenlerin, onun şahsıyla bir alıp veremeyeceği yok. Kişisel ve özel mahfillerde onlar sevdiklerini ve sempatik bulduklarını bile söylerler. Onu silmek isteyen malum odaklar, onun misyonuna düşmanlar. Ona bakmıyorlar, onun neyi ve kimi temsil ettiğine bakıyorlar. Onun üzerini çizerken, bunu esas alıyorlar. Onlar, iyi temsil etmiş-kötü temsil etmiş, üslubu şöyleymiş-böyleymiş ile uğraşmıyorlar. Malum odaklara göre Erbakan, bu ülkedeki ?yersiz? zümreye karşı ?yerli? damarı temsil eden bir isim olduğu için baştan suçludur. Peşinen ve yargısız. İstim arkadan gelsin. Mahkûm edilsin de, bahanesi ne olursa olsun. Yeter ki, üzeri çizilsin ve yabancılaşmış ?ideolojik devlet? damarına karşı, millet damarını temsil etmenin cezasını çeksin. Dert bu. Batıcı kadrolara karşı millet damarını temsil eden Birinci Meclis?in temsil ettiği damar, bu damar. Ali Şükrü Bey, Hüseyin Avni Ulaş, Mehmet Akif Bey (Ersoy) onun selefleri. Hepsi de, ?gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem? dedikleri için cezalandırıldılar. Ali Şükrü Bey, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay komutanı Topal Osman?a öldürtüldü. Hüseyin Avni ve Mehmet Akif Beyler, bir biçimde susturuldu ve canlı cenaze muamelesi gördü. Aynı damarı 1925?te Kazım Karabekir Paşa temsil etti. O da, ?biat? etmediği için cezayı hak etti ve ipten son anda kurtuldu. Aynı damarı, muvazaalı bir senaryoda rol alarak da olsa, 1931?de Fethi Okyar temsil etti. Halk onun şahsına değil, resmi ideolojiye muhalif imajına bakarak canhıraş destekledi. Rejime rağmen halkın desteğini almanın bedeli ağırdı. Ona da bu bedeli ödettiler. Ve Menderes geldi. ?Yeter! Söz milletin!? dedi. Sen misin millete gücünü ve asaletini hatırlatan! Sen misin sözün millette olduğunu söyleyen! Haydi darağacına! Senin asıl suçun, bu ülkede millete millet olduğunu hatırlatmak ve ona özgüven aşılamaktır. Ona gücünü hatırlatmaktır. Onun sevgisini kazanmaktır. Bebek-Köpek davası mı? Üç-beş yüz liralık sözüm ona tırışkadan yolsuzluk davası mı? Bunlar prosedür gereği. Hani, ?Siz asın, gerekçesi arkadan gelir? misali. Götürdüler ve astılar. Aslında asılan Adnan Menderes değildi. Asılan milletin gücüydü. Asılan milletin onuruydu. Asılan milletin ta kendisiydi. Ardından Demirel ve Özal. Demirel, millet damarının mirasına oturdu. O mirası yiyerek büyüdü. Millet bu damara yaslanarak ortaya çıkanın kişiliğini merak bile etmedi. Etseydi ne değişirdi, o ayrı mesele. Millet için her seçim ?öç? alma fırsatıydı ve vitrinde kimin olduğu tali meseleydi. Süleyman Bey, işte bu damara yapışarak ?büyüdü?. Sonra dönüp kendini büyüten damarı kesti, o başka. Belki, bu damara eklemlenmenin cezasından, ancak böyle kurtulacağını düşündü. Sahiden de öyle oldu. Bu damarda siyaset yapıp da, malum odakların hışmıyla üzeri çizilmeyen bir Bayar var, bir de o. İkisinin de referansı aynı yerden. Turgut Özal bu damarı temsil etmenin bedelini ağır ödedi. Ölümünün arkasındaki sır bu. Ve Necmeddin Erbakan. Her tür hata ve noksanına rağmen o, bu damarın en özgün, en kendine özgü mensubuydu. Bu zincirin halkalarına bakın, bir trend görürsünüz. Bu, öze dönüş trendi. Bu trendde Necmeddin Erbakan halkası, öze dönüşün ivme teşkil ettiği halkayı temsil eder. Ve bu malum odaklar nezdinde büyük cinayettir. Erbakan Hoca, bu cinayetin bedelini ödüyor. Millet zincirinde özgün bir halka olmanın bedelini? Milletten çalınmış ?devlete? karşı, milletten yana tavır koymanın bedelini? Onun suçu sabittir. Buna hepimiz şahidiz: O, bu milleti millet yapan değerlere sadık kalmıştır, o bu vatanı vatan kılan değerlere sadık kalmıştır. O kendi değerlerine oryantalistçe bakanlar güruhuna katılmamıştır. Bu ise, birileri nezdinde affedilmez bir cürümdür. Hoca, bu cürmünün cezasını çekiyor. Gerisi laf u güzaf. Millet zincirinde halka olanın bedel ödemediği günü gördüğünüzde, bu milletin makus talihini yendiğine hükmedebilirsiniz.

m. İSLAMOĞLU



Necmeddin Erbakan'ın affedilmez suçu
22/01/2006 Üslubunu, hatta siyaset etme tarzını beğenmeyebilirsiniz. Başarılı bulup bulmamak da size kalmış. Nerden baktığınıza bağlı olarak değişir başarının tanımı. Sonuçta her iki şık için de, ?Sen de haklısın? noktasına ulaşılabilir. Bazı refiklerimizin dediği gibi, ?Hocam, gir içeri, yat aslanlar gibi!? çağrısında da bulunabilirsiniz. Veya, daha usul bir sesle içinizden, ?Keşke girip yatsaydı da, malum zümreye bu kadar dil dökmeseydi? diye geçirebilirsiniz. Bunu yapmadığı için sitem de edebilirsiniz. Haksız da sayılmazsınız. Fakat, Necmeddin Erbakan?ın neden ?silinmek? istendiğini, asla göz ardı edemezsiniz. Asla tevil edemezsiniz. Asla geçiştiremezsiniz. Konunun özü budur. Onu silmek isteyenlerin, onun şahsıyla bir alıp veremeyeceği yok. Kişisel ve özel mahfillerde onlar sevdiklerini ve sempatik bulduklarını bile söylerler. Onu silmek isteyen malum odaklar, onun misyonuna düşmanlar. Ona bakmıyorlar, onun neyi ve kimi temsil ettiğine bakıyorlar. Onun üzerini çizerken, bunu esas alıyorlar. Onlar, iyi temsil etmiş-kötü temsil etmiş, üslubu şöyleymiş-böyleymiş ile uğraşmıyorlar. Malum odaklara göre Erbakan, bu ülkedeki ?yersiz? zümreye karşı ?yerli? damarı temsil eden bir isim olduğu için baştan suçludur. Peşinen ve yargısız. İstim arkadan gelsin. Mahkûm edilsin de, bahanesi ne olursa olsun. Yeter ki, üzeri çizilsin ve yabancılaşmış ?ideolojik devlet? damarına karşı, millet damarını temsil etmenin cezasını çeksin. Dert bu. Batıcı kadrolara karşı millet damarını temsil eden Birinci Meclis?in temsil ettiği damar, bu damar. Ali Şükrü Bey, Hüseyin Avni Ulaş, Mehmet Akif Bey (Ersoy) onun selefleri. Hepsi de, ?gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem? dedikleri için cezalandırıldılar. Ali Şükrü Bey, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay komutanı Topal Osman?a öldürtüldü. Hüseyin Avni ve Mehmet Akif Beyler, bir biçimde susturuldu ve canlı cenaze muamelesi gördü. Aynı damarı 1925?te Kazım Karabekir Paşa temsil etti. O da, ?biat? etmediği için cezayı hak etti ve ipten son anda kurtuldu. Aynı damarı, muvazaalı bir senaryoda rol alarak da olsa, 1931?de Fethi Okyar temsil etti. Halk onun şahsına değil, resmi ideolojiye muhalif imajına bakarak canhıraş destekledi. Rejime rağmen halkın desteğini almanın bedeli ağırdı. Ona da bu bedeli ödettiler. Ve Menderes geldi. ?Yeter! Söz milletin!? dedi. Sen misin millete gücünü ve asaletini hatırlatan! Sen misin sözün millette olduğunu söyleyen! Haydi darağacına! Senin asıl suçun, bu ülkede millete millet olduğunu hatırlatmak ve ona özgüven aşılamaktır. Ona gücünü hatırlatmaktır. Onun sevgisini kazanmaktır. Bebek-Köpek davası mı? Üç-beş yüz liralık sözüm ona tırışkadan yolsuzluk davası mı? Bunlar prosedür gereği. Hani, ?Siz asın, gerekçesi arkadan gelir? misali. Götürdüler ve astılar. Aslında asılan Adnan Menderes değildi. Asılan milletin gücüydü. Asılan milletin onuruydu. Asılan milletin ta kendisiydi. Ardından Demirel ve Özal. Demirel, millet damarının mirasına oturdu. O mirası yiyerek büyüdü. Millet bu damara yaslanarak ortaya çıkanın kişiliğini merak bile etmedi. Etseydi ne değişirdi, o ayrı mesele. Millet için her seçim ?öç? alma fırsatıydı ve vitrinde kimin olduğu tali meseleydi. Süleyman Bey, işte bu damara yapışarak ?büyüdü?. Sonra dönüp kendini büyüten damarı kesti, o başka. Belki, bu damara eklemlenmenin cezasından, ancak böyle kurtulacağını düşündü. Sahiden de öyle oldu. Bu damarda siyaset yapıp da, malum odakların hışmıyla üzeri çizilmeyen bir Bayar var, bir de o. İkisinin de referansı aynı yerden. Turgut Özal bu damarı temsil etmenin bedelini ağır ödedi. Ölümünün arkasındaki sır bu. Ve Necmeddin Erbakan. Her tür hata ve noksanına rağmen o, bu damarın en özgün, en kendine özgü mensubuydu. Bu zincirin halkalarına bakın, bir trend görürsünüz. Bu, öze dönüş trendi. Bu trendde Necmeddin Erbakan halkası, öze dönüşün ivme teşkil ettiği halkayı temsil eder. Ve bu malum odaklar nezdinde büyük cinayettir. Erbakan Hoca, bu cinayetin bedelini ödüyor. Millet zincirinde özgün bir halka olmanın bedelini? Milletten çalınmış ?devlete? karşı, milletten yana tavır koymanın bedelini? Onun suçu sabittir. Buna hepimiz şahidiz: O, bu milleti millet yapan değerlere sadık kalmıştır, o bu vatanı vatan kılan değerlere sadık kalmıştır. O kendi değerlerine oryantalistçe bakanlar güruhuna katılmamıştır. Bu ise, birileri nezdinde affedilmez bir cürümdür. Hoca, bu cürmünün cezasını çekiyor. Gerisi laf u güzaf. Millet zincirinde halka olanın bedel ödemediği günü gördüğünüzde, bu milletin makus talihini yendiğine hükmedebilirsiniz.

8 Şubat 2008 Cuma

HAİNLERİN İSTİKBAL ŞARKISI


HAİNLERİN İSTİKBAL ŞARKISI

Takma, çakmaz hiç kimse; devleti soymaya bak

PKK'ya on kurban; vermedikçe her bucak

Kimin haddine düşmüş; Türkiye'den kovacak?

Bu ülke sömürgemiz; daim böyle kalacak!...

Asma sakın çehreni; ey mason dönme iclal

Vurgun düzeni sürer; haramlar bize helal

Onu öldürdük, artık; çıkmaz Mustafa Kemal

Hakkıdır Hak'tan sapan; bir millete izmihlal!..

Tarihlerden beridir; haksız kazanç toplarız

Allah kitap istismar; biz dünyaya taparız

Servet şöhret düşkünü; insanları kaparız

Makamla mason edip; sonra uşak yaparız!..

Baktığın yeri torak; diyerek geçme sakın

Miras kalmış hazine; hemen satmaya bakın

Kur'ana uzak durun; Amerka'ya çok yakın

Demokrat köle olmak; senin yegane hakkın!..

Dinsizlik fakirlikle; yıkılmalı temeli

Ezan Kur'an millete; ninni gibi gelmeli

Narkoz: ılımlı İslam; hep böyle sürünmeli

Sevr ile BİP'i kurmak; kutsal siyon emeli!..

Rantiye hortumunu; kim kesermiş şaşarız

Havuz sistemi kuran; hükümeti aşarız

Gerici yobaz diye; iftiraya başlarız

Erce bakan başına; gör ne işler açarız!..

AB'yle oyalarız; çekilmiş gizli duvar

Despotizm uygularız; demokrasi adı var

Bizler has insanlarız; başkalarıysa davar

Sırtlarına binmenin; çok ta güzel tadı var!..

Laiklik elde kalsın; ister yıkılsın vatan

Tehlikeli başörtü; İslam'ı hatırlatan

İstismarı serbesttir; onunla hava atan

Dönek ödlek iktidar; bize fırsat yaratan!..

Kışkırt, Alevi Sünni; sağ-sol diye ayırın

Milli olan dışlayın; münafıkı kayırın

Çün kaynağı imandır; güzel ahlakın, hayrın

Asker sivil kin tutsun; başıboş bırakmayın!

Ruh iklimin kurutun; bütün Müslüman Türk'ün

Maymundan gelmiş deyin; Adem değildir kökün

İnanmışsa farkı yok; Laz'ın, Çerkez'in, Kürt'ün

Birbirine kırdırın; kirlenmesin hiç kürkün

Petrol Hayfa'ya aksın; Musul'un ve Kerkük'ün!..

Yalnız bize sunacak; mutlu günler istikbal

İşbirlikçi haine; rüşvet, siyasi ikbal

Gizli Yahudinindir; bu ülkede istikrar

Şuurlu dindar kesim; görmeyecek iktidar

Hakkıdır şer şebeke; masonların istiklal

Hakkıdır Hak'tan sapan; Müslümana izmihlal!..

Demiştik amma, eyvah; hayalimiz yanıyor

Bu Millet yıkılmıyor; inançla dayanıyor

Öldü sanıp yanıldık; Atatürk uyanıyor

Hanif İbrahim kolu; şuurla boyanıyor

Mazlumlar dünyasına; İslam motor olacak

Türkiye merkez, yeni; bir düzen kurulacak!..