Google
 

30 Ocak 2008 Çarşamba

2007´nin unutturdukları

2007´nin unutturdukları

Şems Şeyma Sözcü / seymasozcu@anadolugenclik.com.tr

Elindeki 31 Aralık iki bin yedi yazılı diyanet takvimine baktı bu geçmiş zaman insanı. Ömrünün şimdilik yaşadığı son on iki ayını siz dergi okuyucuları için zihninden şöyle bir geçiriverdi. Onun flash backinden bizim satırlarımıza yansıdığı hali ile;

OCAK
Önce Ocak, Lokmacı Kapısı krizi ile başlayan yılın ilk ayı tahmin edilen
den çok daha soğuk geçti. POAŞın Doğan Grubu´na devri, Ofer ihaleleri derken Kerkük Sorunu ve Terörle Mücadele gündemin başat aktörleri oldu. Ocak ayının sonuna doğru 2007 yılının kaderine yön verecek o talihsiz suikast gerçekleşti. 301. maddeden davası devam eden Ermeni asıllı gazeteci, eline silah tutuşturulan macera düşkünü bir ergen tarafından katledildi. Faili meçhuller yeniden tartışılmaya başladı, geçmiş dosyalar raflardan indirildi herkesin kendine göre bir komplo senaryosu vardı. İlerleyen zaman içerisinde bu memleketin hiç aşina olmadığı, tarihi sürecine ters bir kitlesel hareket piyasaya sürüldü, bir sabah uyandık ve "Hepimiz Ermeni" olmuştuk. Buna karşın Trabzon ili üzerinden sosyolojik araştırmalara zemin hazırlayacak bir karşı kampanya düzenleniyordu, milliyetçilik giderek tehlikeli bir biçimde tırmanıyordu. Tam da bugünlerde bir yerlerde birileri başörtüsü için özgürlük mücadelesi veriyordu sessizce. Onların bu sessiz direnişini gazetelerinin iç sayfasından görmeyenler sanki bilinçli bir biçimde bu direnişi kırmaya dönük çaba gösteriyordu, işte malum gazetenin malum haberi de böyle bir niyete rast gelmişti, "Tesettürlü kadın doktordan erkek hastasına cinsel ihmal" mesleki etikten türbanın kamusal alanda ne işi vara kadar sürüklenen bir dizi polemikler zinciri...

ŞUBAT
Şubat ayında Türkiye yeni isimlerle tanışacak ve neredeyse 1 yıl boyunca onları konuşacaktı. Popüler kültüre ilk merhabayı o ekibin en ufak mensubu en eli silah tutarı, en posterlere layık olanı en tetikstarı Ogün Samastı tanıdık önce, ardında derin ağabeyler çıktı gün ışığına derin sularda derin ilişkiler anılmaya başlandı bir cinayetten ötesi, bir suikastın perde arkasından taşarak toplumsal hafızamızı doldurdu.

Emekli albaylar silah üzerine vatan- milletin birliği- bütünlüğü için yeminler etti, toplum kamplara bölünerek bir kısmı "Hepimiz Ogün Samastız" demeyi seçti, insan olmanın onurunu bir köşeye atarak. 301 madde bu vesile ile bir kez daha gündeme geldi, Hrant Dinkin cesedinde dikkati çeken ayakkabıları bu cinayetin sembolü oldu.

Terör sorunu o günlerde ciddi olarak gündeme taşındı hatta ABDnin terör koordinatörü Joseph Ratson ülkemize sessiz bir ziyaret gerçekleştirdi. mücadele biçimi olarak "ekonomik ambargo" işaret edildi. Aynı paralelde yayın yapan terör içerikli efsane dizi "Kurtlar Vadisi" bu dönemde sansür yiyerek bir fenomen haline geldi. RTÜKün tavrı eleştirildi, Vadinin fanları davalarının darbe almadan devam edeceğini baskıların onları hiçbir surette yıldıramayacağını beyan ediyordu. Mahalle kahvehanelerinde, dost sohbetlerinde derin devletin sorgulandığı bu günler bir ironi harikası olarak 28 Şubat post modern darbesinin de onuncu yılına ay sahipliği yapıyordu.

MART
Mart ayı darbe dedenin incileri ile yıla giriş yapıyordu, sanatsever Paşa, beslemekle asma arasındaki seçimini gözünü kırpmadan yaparak darağacında sallandırdığı 17 lik mazlumların ahını almışcasını alzeihmerinde etkisi ile haritası üzerinden "memleketi 8 eyalete bölebiliriz." diye sopası ile işaret etmektedir, Paşa efendiye en mühim destek, bir istihbarat eskisi yeni devlet adamı Ağar abiden gelir, düz ovada siyaseti arzulayan copçu bakan için ressam paşazademiz yaptığı en vasat işi ortaya koyarak tuvalinden oportünizm ve pragmatizmin benzersiz kardeşliğini resmeder(!) Aynı günlerde Evrenli yıllara özlem cinsinden bir başka darbe denemesi ortaya çıkacaktır. Nokta dergisi örnek! bir habercilik bombası ile kimi paşaların kişisel tarihlerini not ettikleri ajandalarından oynadıkları tehlikeli satrancı ortaya çıkarır. Darbe niyetleri ortaya çıkanlar "sarıkız" krizi ile derinden sarsırılır. Her on yıl başına bir balans ayarının düştüğü güzide ülkemde iki bin yedi bu on yıllık aradan sonra nasibine düşeni böylelikle almış olur.

Orduda andıç krizi tartışılırken ulusal cephe çalışmalarına hız vererek yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir sürprizi yetiştirmeye gayret gösterir. Aynı günlerde bir başka aktüel dergide Zana ailesinin Kürt halkı ve onların dinsel tercihleri ile ilgili ileri geri görüş beyanları dikkatleri çeker. Etnik farklar ilk kez bu ay bu kadar katı bir biçimde dile getirilir� Küçük Dilaranın ailesi için ise ülkenin turnusol gündeminin hiçbir değeri yoktur, zira belediye ile üstlenici firma arasındaki suç bölüşümü bir yanda süregelirken ortadaki tek gerçek masum yavrularını kurban ettikleri açık bırakılan rögar kapağıdır�

NİSAN
En bereketli sansasyonlar hiç şüphesiz künyesinde nisan olan günlerde gerçekleşiyordu. Darbe günlüğü tartışmaları devam ederken iş Nokta dergisine nokta koymaya kadar götürülür, derginin yayını durdurulur.

Kadın derneklerinin en cevvali, en ezberlerdeki kadın kaderine boyun eğmeyeni bizim gibi gelişmesini her anlamda tamamlamış birinci sınıf dünya ülkesi olan bir memlekette tek kadın derdi olan seçilme kotasına kafayı takmıştı, dernek, bıyıklı kadınların arzı endamında "Meclise girmek için bu şart mı" kampanyası yaparken, sokağın dahi kamusal alan sayıldığı reel dünyada yaşama hakkı sınırlanan cinsdaşlarını unutuyordu, peşi sıra gelen bıyıklı kadına alternatif başörtülü destek fotoğrafları ise sadece işin magazin boyutunu beslemeye yetiyordu. Medya gücünü bir kez daha gösteriyordu. Halkına hakareti marifet sayan kalemşörler "halkımız eğleniyor"dan sonra "göbeğini kaşıyan adam"ı bir kez daha aşağılıyordu. Bu kez gerekçe bir Kuvay-ı Milliye hareketi olan milli mücadele mitinglerine(!) destek vermeyip köşeden rehavet içinde izlemeleri olacaktı. Nasıl unutulabilir ki il il, metropol metropol düzenlenen taşımalı mitinglerde temel slogan; "Çankaya Tayyipe mezar olacak" iken bir anda mecrasından kayan bu kitle hareketi "CHP, ADD meydanlarda elele" ye dönerek ana amacına ulaşır. Tuncay Özkan, Nur Serter, Türkan Saylan gibi renkli kişilikler bolca doldurur küçük dünyalarımızı. Nisan ayının ilerleyen günlerinde Başbakan Erdoğan meclis çatısı altında yasama tarihine geçecek o açıklamayı yapar, "Cumhurbaşkanı adayım Abdullah Gül kardeşimdir." Ayın 25i cumhurbaşkanlığı seçimleri için resmi tarihtir ama bazen evdeki hesap çarşıdaki ile örtüşemeyebilir, bir gece cümle alem uykuda iken teknolojinin nimetlerinden faydalanmak isteyen bir TSK mensubu yeni bir terim katar darbeler literatürüne "e-bildirge yolu ile ayar verme" 27 Nisan e-muhtırası bildik yöntemlerden çok farklıdır, tam bilişim çağına yaraşır bir davranıştır bu�

Ardından peşi sıra hemen yeni bir kriz piyasaya sürülür , Cumhurbaşkanlığı seçim usulü bir Kanadoğlu cin zekası ürünü parlak fikirle 367 rakamına takılır kalır. Krizsever CHPnin sahiplendiği bu şekilsel engel işe yarar mı zaman gösterir. Bu arada cumhuriyet mitingleri son sürat devam ederken, bu ay içerisinde her 5 kişiden 4ü en az 150 defa cumhuriyet kelimesini kullanmıştır, oysa kendisi bir yönetim biçimi olup günlük sohbetlere anılmak yerine akademik çalışmalarda daha çok yer verilmelidir kendisine, "tehlikenin farkında mısınız?"ın farkına varanlar bu satırların mesajını kavramakta gecikmeyecektir. Tüm bu meydan kalabalıklarına bir salvo da dindar cumhurbaşkanı seçmek niyetinde olan Özalistten gelir, Kocatepe Camiinde Rahmetli Özalın ruhuna okutulan mevlide on binler katılarak karşı rövanş olarak iki kalabalık arasındaki yedi farkı gözler önünde sererler. Bol bayraklı, sloganlı, her başa taç cinsinden kırmızı fona beyaz karakterli simgelerle süslenirken algı dünyamız, Çankaya noteri Sezar miting kalabalıklarını kutsamakla meşgul olmayı seçer�

MAYIS
Mayıs, ayı nisan sıcaklığını hiç de aratmayacak kadar yoğun atmosferde gelir geçer, Cumhurbaşkanlığı nasıl seçilmeli usülü ne olmalı tartışıladursun erken seçim için yol haritası bu tarihlerde açıklanacaktı, seçimler için yoğun birleşmeler, romantik yakınlaşmalar, günü birlik flörtler bugünlerde hızla artarak boy gösterecekti. İlki sağda Demokrat Parti tabelası altında nostaljik hayaller kuran sağ siyasetin iki ufak partisi arasında gelişen birleşme ütopyaları oldu, ikincisi mitinglerden parsayı toplayan cumhuriyet partisi (aradaki halk sözcüğünü unutmuş değilim) bir başka cumhuriyet partisi ile meydanların sesine kulak vererek birleşme yolunu seçer. Bu kardeşlik teması altında gerçekleşen birleşmelerin seçimden sonraki akibetini görmeyi uman vatandaş için Demokrat Parti projesi erken davranır ve bir yol kazası ile bu parlak fikir çatırdayarak ayrılık derdine düçar olur. İkilinin zayıf tarafı, ortağının tabelayı da alıp gitmesi ile temmuz seçimlerine katılma beklentilerinden de olur�

Geçtiğimiz seçimlerin de en renkli detayı olan siyaset biliminin kimyası ile alay eden Uzan politikası bu ayda üstün zeka ürünlerini halka teşhir ederek ileri reklamcılık tekniklerinin her türlü nimetinden faydalanır. Bu arada devam eden laik- antilaik tartışmaları gündemin ana malzemeleri içinde liste başı yerini hep korur. Kazanılması şart olan milli bir cephe savaşı haline getirdiğimiz eurovision adlı üçüncü sınıf amatör şarkıların yarıştığı beynelmilel yarışmada dereceye girememenin telafi edilemez kaybını da bu dönemde yaşarız şekerim! Göbeğini kaşıyan adam ise öylece kenardan son sözü söylemek için diş bilemeye devam eder, kentsoylu laikler ise bu seçimlerle alacakları rövanşı düşünerek şimdiden hanelerine galibiyeti yazar. İktidar ve medya ilişkilerinin tartışıldığı bugünlerde basının gücü eski kudretini yitirip gücün basınına doğru hızla yol almaya devam eder.

Mayıs ayının son günlerine kan bulaşır, hain eller bu sefer bedenine kurduğu bomba düzeneğinin pimini çeker başkentin en kalabalık çarşılarından birinde en kalabalık saatlerde meydana gelen canlı bomba dehşeti ile onlarca masum sivil insan hayatını yitirir.

HAZİRAN
Yaz mevsiminin ilk ayı haziran, mayıstan miras malzemelerle yoluna devam etmektedir. Demokrat Parti çatısı çökerken taraflardan küçük olanı enkazın altında kalır. Sınır ötesi operasyon söylentileri fısıltılar halinde gökkubbeye ulaşırken, Türkiye doğudan yükselen şehit feryatlarına kulağını tıkar, zira seçim öncesi bir kaos yaşanması kimsenin işine gelmez. Anneler çocukları için sessizce göz yaşı dökmeye devam eder. Bu zaman dilimi içerisinde yarış iyice kızışırken siyasette beklenmedik açılımlar da yakalanır doğrusu, politik geleneği, hedef seçmen kitlesini bir kenara bırakan siyasi partiler listeleri tersten okuyarak aykırı adaylar üzerinde yoğunlaşır, cumhuriyetin partisi sürecin önemine işaret ederek muhafazakarların damadı, sağ kitlenin lider adayını listenin seçilmesi en muhtemel, en parlamentoya nazır köşesine ekler� Diğer siyasiler de benzer muhalif isimleri bünyelerine katarak bu dünyada değer ve kutsallar adına her şeyin küresel ısınma ile beraber eridiğine canlı kanıtlık ederler. İrtica haberlerine ara veren malum medya organı milli eğitim müfredatları dairesinde eğitim veren bir lisenin, sınıftan bozma mescidinde toplu namaz kılındığını ortaya çıkarır. Bu skandal(!) görüntüler velilerin bir kısmını da dehşete düşürerek görüntülerden teşhis edilen öğrencilere psikolojik terapi hizmetleri sunulur. Her derde deva Türkan Saylanımızın bu konuda da zihni fena halde bulanan çocuklarımız için bir çaresi vardır; ona göre evlatlarımıza namaz yerine bale eğitimini sunmak sureti ile toplu mescid krizlerinin (!) önünü almak mümkün olabilir�

Komplo sever Türk insanı için bu ay hayli eğlenceli geçmektedir, taaa okyanus ötelerinin enstitülerinden gelen komplo, suikast, sabotaj haberleri gündemi bir anda tepetaklak etmeye yeter. Meslektaş iki gazeteci hanımın kişisel hırsları, "vay efendim o haber öyleydi, şu dönem bu söylentiler çıkmadı" şeklinde ver yansınları magazin kültürümüzün değerli arşivlerine yüksek katkı unsuru olarak hibe edilir. Hudson Enstitüsü´nün komplo teorileri ışığında yüksek yargının pek kıymetli hanımefendilerinden en başkan olanı ciddi koruma tedbirleri ile can güvenliğinin derdine dahi düşmüştür. Bu arada milli sermaye dostu, seka kardeşi asker bankası makus kaderine teslim olarak ironik bir biçimde yabancılara satılma talihsizliğine mani olamaz.

TEMMUZ
Ve Temmuz; seçime doğru Türkiye uçuk vaadler, asılsız sloganlar, seçim beyannamesiz programlar ile tam bir baskın basanındır seçimi olacaktır. ABDnin yeni dünya düzeni haritaları elle tutulur bir bölücülük unsuru olarak apaçık ortada dursa da bir kem niyetten çok, teknik kadastral hata olarak değerlendirilecektir. Seçim kampanyalarının şekil kısmı bir yana etik tarafı da tartışmaya açılıp, rüşvet karşılığı oy iddiaları birilerinin canını çok sıkacaktır, biricik oğulcuğuna bir gemicik alması dahi çok görülen devlet adamı derdini kimselere anlatamayacak, son olarak mısır zengini, likit yumurta dehası bakan ağabeyciğine sığınmakta bulacaktır çareyi. Mazotu 1 YTL yapıp ÖSS yi kaldıracağını vaad eden İngiliz yakışıklısı ıslak beyaz gömlek mucizesi genç adam istediği ilgiye mazhar olamaz. Seçilmesi muhtemel mevkilere partilerin layık gördükleri isimler siyasi dengelerin değiştiğine de işaret edecektir. Milli Görüşçü ekibi bu seçim sezonu neredeyse tamamı ile tasfiye eden iktidar partisi bu anlamda merkeze yürüdüğünü de ispatlamış olur. Tam da bu dönemde yüzleri maskeli kamera karşısına geçen PKKnın itirafçıları malumun ilanı kabilinden o açıklamayı yapar "Örgütün silahlarını ABD temin ediyor..." Tabi bu beyanla ilgilenmeyen necip Türk basını seçimlere konsantre olup, parti liderlerinin hayat hikayelerini soft operalara taş çıkartacak kadar dramatize etmek suretiyle yayınlamayı uygun görecektir. Seçimden sonrası için çizilen iddialı tablolar, Rodoslara kadar yüzmekten tutun iktidara gelemezsem siyaset yapmak bana haram olsunlara dek uzanan hormonlu söylemler, her biri bu yaz ayının tatlı meltemleri ile uçup gidecektir�

Ve 23 Temmuz sabahı bu ülke için ancak sıkı yönetim rejimi sonrası gerçekleşmesi makul olan sosyal bir patlama ile, iktidar partisi yüzde 47lere varan oy oranı alarak yeniden iş başına gelecektir, bu gelişmenin ardından partisinden istifa ettiğini açıklayanlar, kabuğuna çekilip günlerce açıklama yapmayanlar olur. Siyasetin haritasını yeniden tanzim eden bu sonuç, en çok anketleri ile alay edilen akademik insanı sevindirir� Seçim öncesi zar zor yama usulü birleşmeye çalışan sol cenah bir bir dökülmeye başlarken parlamento marjinal bir iki siyasi oluşuma da kapılarını açar�

AĞUSTOS
Ağustos ayı harareti bir yandan, göbeğini kaşıyan adamın sandıktan çıkması ile kimilerinin bütün beklentileri tuzla buz olur, galibiyetin partisi kutlamalara hız verirken, demokrasinin partisi(!) bu yasama yılını evinde geçirecek, sandık yüzü dahi göremeyen müflis lider ailesi ile önce Prag ardından dünyanın dört bir yanına seyahatler düzenlemeye niyetlenip "çok okuyan mı yoksa çok gezen mi bilir ?" sorunsalına cevap arayacaktır� Ana muhalefetin hizipsever lideri o günlerde nefes açma denemeleri yapar , zira Rodosa kadar yol görünür kendisine� Tabii ilerleyen zaman içerisinde herkes bir yolunu bulup verdiği sözlerden, attığı adımlardan feragat edecek, vatandaş yine buna şaşırmayacaktır. Ve bir müddet sonra yeni kabine kurulur, bakanlık koltuğuna oturanlar arasında sürpriz isimler de bulunur. Meclise giren etnik farklardan beslenen milliyetçi iki partinin liderlerinin tarihi tokalaşma fotoğrafı yılın kareleri arasında ajansların belleğine kazınır�

Yaz ayının en sıcak ayı kuraklığı da beraberinde getirir, seçim sonrası zafer sarhoşluğuna kapılanlar başkentliden "su tatili" ne çıkmasını ister� Suyu kesilen mağdur vatandaş bir darbe de merkez medyadan gelir, göbeğini kaşıyan adam saflarına bidon kafalı seçmen de katılır böylelikle�

Parlamento Başkanı seçimlerinde Başbakan verdiği uzlaşma sözünü tutar. Merkez sağın kıdemli isimlerinden Köksal Toptanın muhalefet ve iktidar desteğini alarak seçilmesi ile Bülent Arınç bu sezon forma giyemez ve bu yeni tablo ile vazgeçilmesi teklif dahi edilemez troyka da tarih olur� Emin Çölaşan 35 yıllık meslek hayatının Hürriyet macerasını noktalar, meslek etiği üzerinden tartışılacak belki de son isim olan Çölaşan ayın mağduru seçilir� Kürek arkadaşı Bekir Coşkun haritaları taramaya başlar, göbeğini kaşıyanın gayri estetik görüntü kirliliğine daha fazla katlanamayıp başını sığdıracak bir yerleşke aramaya çoktan başlar�

EYLÜL
Sonbahara sivil hayallerle merhaba derken, kent elitleri, oligarşi ve bürokrasi yeni reis-i cumhura ancak ondan çok refikalarına alışmaya çalışır. Kamusal alanı kevgire çeviren Hayrunlady sahalara çabuk ısınır bir iki playboy türbanlı karikatürü saymazsak keyfi de hayli yerindedir�

Sivil anayasa tartışmaları hız kazanırken, zorunlu din dersinin mahiyeti ve başörtüsünün akibeti anayasada maksatlı olarak öne çıkarılan ana konulardan olur, bu sırada plazalarında rahatı yerinde ancak dikeceği otelin arazisi için Harbiye mahallesi ile başı dertte olanlar üzerlerindeki bu "baskı" yı kamuya mal ederek eski sosyologların kapısını aşındırır� Dünya küresi üzerinden Malezyanın da yerini bulduktan sonra "baskıların mahallesi" servise hazırdır, anayama (pardon anayasa) çalışmalarını gölgede bırakan bu yeni paranoya Eylül ile beraber önümüzdeki birkaç ayı da kurtaracak gündem malzemeleri arasına girer.

Protokollerde asker-örtü çatışmalarından nemalanmak isteyenler aradığını bulamamanın kahrı ile Eylüle elveda der�

EKİM
Artan şiddet olayları ile anılır ekim� Beytüşşebapta sivil insanların çoluk çocuk, mübarek ramazan demeden, oruç oruç bir yudum suya hasret bırakılarak hunharca katledilmesi, otobüs baskını olarak geçer kayıtlara. Hala olayın failleri konusunda ciddi sis perdesi bulunan katliam, kendi halkına gözünü kırpmadan bu caniliği reva görenlerin (tabi suçlusu eğer örgütse) tek suçu üzerinde üniforma taşımak olan gencecik fidanlara neler yapabilecekleri hakkında az çok fikir verir. "Terör hortladı" yayınları ile bu illetin meşruiyeti tartışılmaya başlanır. Derin ilişkiler ağındaki PKK denklemi, Ortadoğuya barış götüremeyenlerin başarısızlığına çekilmek istenen Türkiye gerçeği ile bu beladaki asli niyet ve kukla değil, kuklacı işaret edilmeye çalışılır. Bu arada TBMMdeki etnik milliyetçi partinin dağdakileri terörist ilan edememesi tüm bu kaosun üzerine kekremsi tadı ile isotu bol acılı sos niyetinde kabul görür... Referandum sabahına uyanan Türkiye oy kullanmak için hazırlık yaptığı sırada TVden gelen şehit haberleri ile sarsılır, oy kullanmakta kararlı seçmen, sivil anayasa ve cumhurbaşkanlığını seçim usulü için "evet" der� Artan milliyetçi yayınlar en sonunda daha evvel sansür yemiş ikinci bölümünü yayınlamaya bir türlü muvaffak olamamış bir dramanın şehitlerimizin ruhuna ithaf edilmesine kadar götürdü işi�

Aynı günlerde Hiltonu hala dikemeyenlerin Özkök buluşu pek bir tutulur, herkeslerin gidip Malezyayı göresi, neşrettikçe neşredesi gelir� Kampanyalar ülkesi güzide memleketimde tehlikenin farkına vardıktan sonra en bir tutan ortaoyunu baskıların mahallesi olur�

KASIM
Kasım ayı Beyaz Saray çıkarması ile takvimlere merhaba der, Erdoğan terör zirvesi için soluğu ABDde alır. 5 Kasım görüşmelerinden operasyon çıkmadı diplomatik uzlaşı ile gerginlik devam eder..

Dağlıca baskınında dağa kaçırılan 8 askerin salınması için sivil mücadele sürerken her biri kahraman birer demokrasi neferi olan toplumun en bir demokrat partisinin kurmayları dağda rehine askerleri kurtarmak için seferber olur. Ertesi gün haberler de ne denli barışsever olduklarından bahsedileceklerini bekleyen partililer gittiklerine gideceklerine pişman olur, kafilenin özel hayatları iğdiş edilir, dağdaki örgüt lideri koca sekiz sütuna manşet olarak başı külahlı, eli silahlı hanım vekilin başına dert açar� Anayasa Mahkemesi atamasından sonra YÖK atamaları gündeme gelir. Çiçeği burnunda reisi cumhurun takdirleri merakla beklenir ama Gül ondan evvel, YAŞ kararlarına rutini bozmadan imzayı basıverir� Kimbilir bu kararname ile malum disiplinsizlikten kaç şerefli asker ordudan ihraç edilir? Çatışmanın marifet sayıldığı ülke zemininde kendi fikirlerini oluşturamayacak yaştaki ilkokul talebesi bir çocuk, ecdada kompozisyon tekniğinin edebi (?) nimetleri ile küfür ederek İlçe Milli Eğitimce ödüllere layık görülür.
İroniler memleketi Türkiyem de aynı ayın sonunda Tevhide Kütük adlı lise son sınıf talebesi genç kız, yine bir kompozisyon yarışmasında derece kazanır. Lakin onu farklı kılan başındaki bir metrelik fazlalık ,kürsüden haddini bildirmeye yeter sebep sayılır. Genç kızın ailesi devletin zirvesinden aldıkları moral telefonu ile teselli bulur�

Kasımlı günlerde Ortadoğudan sıcak misafirleri ağırlar meclis� Meclis diyoruz çünkü ilk kez bir İsrail devlet lideri "Egemenliğin kayıtsız şartsız Türk milletine ait olduğu" oluşum içerisinde Türk seçilmişlere seslenir�

ARALIK
Havada rekabet uğruna fiyatlarını yarıya çeken uçuş firmalarından namı çok bilinmeyeninin Anadolu bozkırında şaibeli bir biçimde yere çakılması 57 insanımızın hayatına mal olur Aralık ayının ilk günlerinde� Nükleer bilim üzerine ciddi çalışmaları bulunan Boğaziçili akademisyenin ve ekibinin o uçakta yer alması kazanın oluş şekline dair küçümsenemeyecek şüphelere yol açar� Pilotaj hatası olarak geçiştirilemeyecek bu faciada beklenen olur ve hiçbir sonuca erişilemez, kara kutu boş çıkar� Böylelikle ölenlere Allahtan rahmet, yakınlarına baş sağlığı ve sabırlar dilemek düşer� Bu acının tazeliği bir kenarda dururken, beklenen atamalar Cumhurbaşkanının tasarrufundan geçer, YÖKün başına YÖK mağduru bir bilim adamı atanır, TRT Genel Müdürlüğü koltuğuna tahmin edildiği gibi bir gazeteci değil yine bir bürokrat gelir. Aynı günlerde mahalle baskılarının yanına yeni hikayeler katmak niyetinde olan gazete köşecileri bu kez ezber bozan devrimci türbanist kızı gözüne kestirir, elinde tuttuğu Kızıl Bayrak, başındaki başörtüsü ile hikayenin mizanpajı hazırdır. Haklılığı yüzde 47 ile onaylı erdem anketleri de tam bu döneme yetişip "başörtüsü takma eğilimi artıyor" demedi mi tamamdır, her şey yolundadır işte. Hatta yurt içi geliştirilen bu senaryoya bir de sürpriz olarak taaa Viyanalardan lokum tadında destek katkılar gelince hadi bakalım varsa o kadar yüreği olan çıksın da şimdi düzenlenecek Anayasa´da başörtüsüne geçit versin�

Hiç yorum yok: