Google
 

3 Mart 2008 Pazartesi

Değişim mi? Gelişim mi?

Türk milleti fikirde, ilimde, bilgide, siyaset anlayışında, sorumluluk yüklenmede düne göre çok daha duyarlı ve ileride, siyasi liderler eskiye nazaran birbirlerine karşı daha saygılı ve hoşgörülü. Siyasi partiler, ülke sorunlarına daha net ve şeffaf yaklaşabiliyorlar. Bugün ülkemizde siyaset yapanların düşüncelerine sosyolojik bir tahlil yapacak olursak özetle şöyle diyebiliriz.
Bir kısım siyasiler, aydın, yazarlar, siyaset bilimcileri gelişerek değişebiliyor; bir kısmı hâlâ at gözlüğü ile bakıyor, ne ileriye ne de geriye doğru bir gelişim ve değişim göstermeden statükoyu muhafaza ediyorlar. Bir kısım kalem erbabı, yazar ve siyasetçiler de adeta cahiliye dönemindeki baskı ve zulmü istercesine geriye doğru bir değişimden yana tavır sergiliyorlar. Diğer bir kısım siyasiler de, aydın ve yazarlar da gelişimin tamamlandığına inanarak, tamamlanan gelişimi değiştirmeden gelişmekte olanların, statükoyu muhafaza edenlerin geriye doğru değişenlerin idrakine anlayacağı ve kavrayacağı bir lisanla ikna metoduyla anlatmaa çalışıyorlar.
Bugün siyasi parti liderlerinin temel insan haklarına, bakışlarını, saygılı, samimi düşüncelerini dinlerken açıkçası ümitlenmekteyim. İyiye doğru gelişerek değişen siyasilerimize, aydın ve yazarlar, bürokrat, sivil toplum örgütleri, gönüllü kuruluşlar, iş dünyası ile medya dünyası da destek verirse Türkiyemizin yarını çok parlak olacaktır.
Siyasi parti liderleri Türkiye’nin sorunlarını şöyle özetlemektedir. Üretimsizlik, işsizlik, eşitsizlik, yönetenlerin millete yabancılaşması, milleti tanımamak, anlayamamak gibi çözüm için ezberi bozarak, kalıplaşmış bir anlayıştan sıyrılarak asrın beklediği bir anlayışa adım atmalıyız. Yeniden yapılanmalıyız, rant ekonomisinden vazgeçmeliyiz, kendi gücümüzle kalkınmasını bilmeliyiz. Siyasi partiler arasında diyaloğa önem vermeliyiz. Eskiden yapılan kavgalı, karalamalı anlayışlardan vazgeçmeliyiz, bir yumuşama ortamını sağlamalıyız. Siyaseti geliştirmeliyiz. inançları, kimlikleri inkar etmemeliyiz, ırka, mezheplere dayalı siyaset yapmamalıyız. Siyasi anlayışlar değişebilir, kimlikler, inançlar asla değişmez. Siyaset; kimlikleri, inançları korumalı, onların önünü açmalı, kucaklamalıdır. Başörtüsü meselesini bütün kesimlerle uzlaşarak halletmeliyiz. Başörtülüleri rejim düşmanı, terörist gibi görme anlayışından vazgeçmeliyiz. Türk devletinin siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel meselelerini iç ve dış politik anlayışlarını TBMM tanzim etmelidir. Siyasilerin üzerine baskı yapılmamalıdır. Türkiye siyasi yasaklardan bir an önce kurtarılmalıdır.
Bu güzel gelişmelerin öncülüğünü yapan, bu uğurda bedel ödeyen herkesi kıskanmadan taktir etmeliyiz. Bu taktiri önce siyasi liderler, aydın, yazarlar, etkili yetkili kişiler ve milletimiz yapmalıdır. Yiğidi öldürmeden hakkını vermeliyiz. Bu konuyu biraz açmakta fayda vardır diye düşünüyorum.
Çok partili döneme geçtikten sonra;
* En zor dönemlerde ihmal edilen halkımızı doğrudan yönetime katan, parlamentoya taşıyan, icra makamına getiren,
* Halkın ahlâk ve maneviyatına önem veren,
* Türkiye’nin sanayileşmesinin gerektiğini söyleyen,
* Ağır sanayi hamlesini başlatan,
* Kıbrıs Barış Harekatı’na önemli katkısı olan,
* Devletin mili politikası haline gelen D-8 projesiyle Türk dış politikasını dünya siyaset masasında ağırlığını hissettiren,
* Havuz sistemiyle ekonomiyi canlandıran,
* Siyasi yasaklara, engellere, hakaretlere rağmen hiç küsmeyen, ülke insanının ufkunu açarak bugünlere ve daha güzel günlere gelmesi için didinen, uğraşan Erbakan Hoca’yı unutmamalıyız. Önemli şahsiyetleri, dünyasını değiştirdikten sonra değil, sağlıklarında taktir etmesini bilmeliyiz.
Onun mücadelesi kardeş kanı dökülmesin, millet sömürülmesin, insanlar özgür olsun, inancını yaşasın, her yönüyle bağımsız güçlü bir Türkiye kurulsun arzusundadır. Erbakan Hoca’yı sevenler, sevmeyenler kendilerine şu soruyu sorduklarında karşılığında cevap bulamayacaktır:
Soru: Erbakan Hoca’nın Türk ve dünya kamuoyuna açıkladığı fikirlerinden, yaptığı ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel icraatlarından hangisini ciddi manada red veya tenkit edebiliriz?..
Erbakan Hoca her zaman haklı çıkmıştır. Kısa vadede anlamadan tenkit edenler uzun vadede mahcup oldular.
Erbakan Hoca, Ağustos-Eylül 2002 tarihlerinde yaptığı basın toplantılarıyla Türk milletini ve Türk siyasetçilerini uyararak tarihi bir görevi yerine getiriyordu. Bir kısım siyasiler dikkatle dinliyor, bu uyarıları ciddiye alarak, o istikamette gelişim gösteriyorlar. Bir kısım siyasiler de, Hoca aynı Hoca, hiç değişmiyor, biz değişerek bu ülkeye hizmet yapacağız, diyorlar. Önlerine konulan engellerle uyanacakları yerde daha derin uykuya dalıyorlar. Yüce Allah cümlemize feraset, şuur nasip etsin.
Değişim deyince benim aklıma iki şey gelmektedir. Maddî değişim, manevî değişim. Bu iki değişime açık olan tek varlık insandır. İnsanın haricindeki bitkiler ve hayvanlar değişime uğramadan emredildikleri şekilde hayatlarını sürdürerek gelişirler ve yok olurlar.
İnsanoğlu fizikî, ruhî, nefsî, fikrî değişikliklerle karşı karşıyadır. Fizikî değişiklikler; tabiat şartlarına bağlı olarak yöresel ve bölgeseldir. Nefsî değişiklikler; makam, mevki, şan, şöhret, para, kin ve ihtirasa dayalıdır. Fikrî değişiklikler; inanç, örf, anane, kültür ve medeniyetlerin tesirine göre değişir. Ruhî değişiklikler; insanın cüz-i iradesi ile tercih ettiği yaşama ve inanç özgürlüğüne bağlı olarak şekillenir.
Yüce Allah (c.c.) şöyle buyuruyor; “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Ve size din olarak İslâm’ı ihtiyar ettim.” (Maide Sûresi, 3. Ayet)
Bu âyete göre değişecek, yenilenecek hiçbir şey yok. Herşey tamamlanmıştır.
Yüce Allah (c.c.), Kur’an’da insanın gelişmesi için şöyle buyuruyor; “Siz de düşmanlara karşı gücünüzün yettiği kadar her türlü kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın.” (Enfal 60) Bu âyet gelişmeye açık bir âyet “bağlanıp beslenen atlar hazırlayın” âyeti zamana göre, gelişen şartlara en uygün teknolojiye sahip olmak için çalışmayı emrediyor.
“Deliler ve ölüler değişmez” sözü ile kendilerini savunmaya ve değiştiklerini ispatlamaya çalışan fikir fukarası acemi politikacılar ne demek istiyor? Bize göre deli, yaşayan ölü gibidir, sorumluluğu yoktur, o delidir, ne yapsa yeridir, der geçeriz. Çünkü aklı yoktur, değişmeyi de bilmez, gelişmeyi de... Ölü kişi dünyadan ilişkisini kesmiştir. Dünyada meydana gelen gelişmelerden ve değişmelerden sorumlu değildir.
Sorumlu olan aklı başında, buluğa ermiş dünya meşakkati içinde hayat süren insandır. İnsan mahlûkatın en şereflisi olarak yaratılmış, akıl nimeti ile donatılmış, ilahi kitaplarla ikaz edilerek sorumluluk yüklendirilmiş, peygamberlerle uyarılmıştır. Bu ikaz ve uyarılara dikkat ederek yaşamayı sürdüren insanlar asrın teknolojik şartlarının üstünde bir arayışın içinde iseler, o insanlara gelişmeye açık insanlar, diyoruz. Bu ikaz ve uyarıları kabul etmeyenlerle birlikte olmak çağdışı bir değişimle, geriye doğru bir gidiş olur. İlahi ikaz ve uyarıları dün anlamayıp bugün bu istikamette bir anlayış içinde olanlara çağdaş bir değişim ve yenileşme diyebiliriz.
Herkesin inancına, düşüncesine saygısı olanlara, her ferdin inandığı gibi yaşama, düşünme özgürlüğüne sahip olmasını isteyenleri gelişmeye açık insanlar olarak takdir ederiz.
Gelişmeye açık olmayan insanların gönlüne girmek için aynı pistte dans da etsek, horon da tepsek, içkili masalarında da otursak, dün konuştuklarımızı da red etsek onlar gibi inanmadığımız müddetçe bizleri asla kabul etmeyeceklerdir.
Eba Müslim Horasani'nin şu veciz sözlerini aklımızdan çıkarmayalım: “Onlar; zararlarından emin oldukları için dostlarını uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yaklaştırdılar. Yaklaştırılan düşman dost olmadı, ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu.”
Şunu iyi bilinki; değişen hiçbir şey yok. Dünya kendi ekseninde dönüyor. Kaderî ilahi ne ise oluyor. İnsanlar imtihan oluyor. Herkes cûz-i iradesi ile ruhlar aleminde üstlendiği rolü oynuyor. Hiçbir beşerî güç Yüce Allah (c.c.)’ın takdirini değiştiremez. Kul hak üzere emredildiği şekilde tedbirini almakla görevlidir.
Sonuç olarak ya hayır söyleyelim, ya da susalım. Küçük rüzgarlara karşı paniklemeleyim. Küçük gürültüleri sabırla geçmeyi bilelim. Önümüzdeki büyük fırtınalara, gürültülere karşı güçsüz kalmamak için siyasi bölünmüşlükten vazgeçelim. Seçmen sermayemizi bölerek rüzgara vermeyelim. Selam ve dua ile... 03.02.2003, Alaattin KÖKSAL, Milli Gazete

1 yorum:

M.M.V INVESTMENT dedi ki...

Am Xavi Gerad. Aicco Sigorta plc temsilcisi. Eğer iş işlem için kredi gerekiyorsa insanlar bize bu e-posta iletişim: xavigeradloanfirm@yahoo.com. Biz% 3 aylık geri ödeme oranında kredi vermek.

UYARI: Yirmi 20 yıl ve üzeri Aiicco Sigorta plc izin verilir.