Google
 

3 Mart 2008 Pazartesi

Siyasi Liderin Özellikleri

Lidersiz bir teşkilat,başsız ve itaatsiz bir cemaat ve Komutansız bir ordu ve cihat düşünülemez. Bütün nakli ve akli deliller .. Yani, hem vahye dayanan Kitap, sünnet, icma ve içtihat esasları ve hem de bütünüyle insanlık tarihi ve tecrübeleri gösteriyor ki, devletlerin kurulmasında ve yıkılmasında olsun... Milletlerin yükselmesinde ve yozlaşmasında olsun... Sistemlerin ve medeniyetlerin oluşmasında ve olgunlaşmasında olsun. Savaşların kaybedilmesinde ve kazanılmasında olsun, bütün bunların hepsinde Lider ve komutanların rolü pek büyük olmuştur.

Lider ve komutanların başarılı veya başarısız olmalarında ise, kendi şahsi kabiliyet ve cesaretleri yanında, askerlerinin ve cemaatlerinin gayret ve sadakatlerinin de önemli bir etkisi ve katkısı olduğu inkar edilemez.
Bu nedenledir ki Cenabı hak: Ey iman edenler! Allah’a itaat ediniz (Kurana uyunuz) Rasul’e itaat ediniz (Sünnetine ve Hayat sistemine tabi olunuz) ve sizden olan Ulu’l-Emre (yetkililere ve yöneticilere) de (itaat edip Haklarını koruyunuz)” buyurmaktadır.[1]
İlim adamlarının ittifakıyla, devlet ve teşkilat lideri olabilmenin dört tane şartı sayılmıştır:
1-İlim ve dirayet,
2-Liyakat ve ehliyet,
3-Siyasi kabiliyet,
4-Sıhhat ve selamet.[2]
Şimdi önemli değişmelere ve yeni devrimlere öncülük yapacak bir lider de bulunması gereken bu vasıfları izah edelim:
1-İLİM: Temel altyapı ilimlerine sahip olarak yeterli ve tutarlı bir bilgi birikimine erişmek... İnsani hedefler gözetilerek ülkenin ve toplumun sorunlarına gerekli ve gerçekçi çözümler üretebilmektir.
Mutlaka ihtiyaç duyulan Adil bir Dünya Düzeninde;
a)Değeri değişmeyen sağlam para, faizsiz banka ve kredi ve adil vergi konularını içeren EKONOMİK şartların,
b)Demokrasi ve hukuk kurallarına dayalı, siyasi ve idari yapılanmanın
c)Farklı inançların, huzur ve hoşgörü içerisinde kendilerine hizmet sunacak dini ve ahlaki kurumların
d)Çağdaş eğitim ve öğretim sistemi ve ilim nizamının .. nasıl oluşacağını ve ne şekilde uygulanacağını? Bilmeyen ve beceremeyen kimseler de ilim sıfatı yok demektir.
Bu konulardan anlayan ve bu sorunları aşacak program ve projeler ortay koyan kimseler ise, ilim sahibi seçkin insanlardır.
Çünkü ilim rasgele bilgi toplama veya diploma işi değil, özel bir anlayış, feraset ve dirayet meselesidir.”[3]
Öyle ise sadece nutuk çekmek ve sloganlaşmış bazı sözleri ezberlemekle, büyük değişimlere öncülük etmek mümkün değildir.
2-EHLİYET: Sorumluluğunu üstlendiği toplulukların ve tüm insanlığın lehine ve aleyhine olan durumları çok iyi bilmek... milli menfaatlerimiz açısından yararımıza veya zararımıza sonuçlanacak hususları önceden tahmin ve tespit etmek... Mevcut şartları ve imkanları yerinde ve yeterince değerlendirmek. Ve böylece her bakımdan Liderliğe liyakat kesbetmektir.
Bugün İnsanlığın baş belası olan Siyonizm’in beynelmilel teşkilat ve tuzaklarını bilmeyen.... Masonik çevrelerin ülke yönetimindeki etki alanlarını ve gizli araçlarını fark edemeyen... Ve bunlara karşı yeterli tedbirleri alabilme feraset ve cesaretini gösteremeyen kimselerin, “liderlik ehliyeti” yok demektir.
“Filan iyi göz dolduruyor, filan vitrine çok yakışıyor” gibi sözler ise aklen de, ilmen de geçersizdir.
3-SİYASİ KAABİLİYET: Haklı hedefler ve hayırlı hizmetler için yola çıkan teşkilat ve cemaatini, başarıyla sevk ve idare etme yeteneğidir. Toplumu en az zararla ve en emin yollardan hedefe ulaştırmasını bilmek ve becermek özelliğidir. Herkesi kendi ayarında ve kendi diyarında idare edebilme mesleğidir. İnsanlardan şahsi kabiliyetleri ve özel marifetleri doğrultusunda yararlanabilme ferasetidir. Düşmanlarının ve rakiplerinin hile ve hücumlarını bile, onların aleyhine çevirebilme gayret ve cesaretidir.
Ve tabi masonik merkezler böylesi seçkin kabiliyetleri körletmekte ve kötülemekte, kullanabilecekleri tipleri istemekte ve reklam etmektedir.
4-SIHHAT VE SELAMET: ise, Liderlik görevini yürütmeye mani olacak şekilde,
Dengesizlik ve geri zekalılık, körlük, sağırlık, dilsizlik gibi bir sakatlık ve ağır hastalık gibi arızalardan, esirlik ve hapislik gibi durumlardan uzak bulunma halidir.
Şimdi bir hareketin ve cemaatin başında, ilmi, ahlaki, siyasi ve ekonomik “Adil Yeni Dünya Düzeni” projelerini üretecek ve yürütecek bir İLM’e
Siyonizm’i ve zulüm sistemini ve diğer düşmanların stratejisini en iyi tanıyacak ve karşı tedbirleri alacak bir EHLİYETe
Yüzlerce farklı teşkilatı ve cemaatı başarıyla sevk ve idare edecek üstün bir SİYASİ KABİLİYETe
Ve yine kusursuz sağlam bir fiziğe ve güçlü bir enerjiye sahip, mükemmel bir Lider dururken, oturup yeni lider arayışlarına girişmek, ya anlayış kıtlığına veya insaf noksanlığına alamettir.
Kaldı ki bizler kendimizi değiştirmedikçe ve Allah yolunda hizmet ve mesuliyet yüklenmedikçe ve üzerimize düşen görevleri yerine getirmedikçe, her gün yeni bir Lider gelse bile, yine durumumuz değişmeyecektir.
İtaat yerine itiraz eden, emir dinleyeceğine devamlı eleştiren, istenmeyen neticelerin sebebini kendi tembelliğinden değil, liderinden zanneden kimseler iflah olmazlar.
Nasıl ki liyakatsiz ve istikametsiz yöneticileri değiştirmek ve düzeltmek için demokratik düzlemde gayret ve cesaret göstermeyen toplulukların iflah olmadıkları gibi.
Hem bütün ulemanın ittifakına göre bir Lider ancak 1-Ya dinden dönmesi ve hıyanetinin kesinleşmesi 2- Veya kendi eceliyle ölmesi
3- Yahut başaramayacağını itiraf edip vazgeçmesi. Veya Ehl-ül hal vel akd”in (milletvekillerinin ve yetkili mercilerin) çoğunlukla böyle bir kanaat üzerinde ittifak etmesi. 4- Ya da sıhhat şartlarından birinin yitirmesi durumunda yerine başka birini getirilmesi düşünülebilir.
Bunun dışında dava önderleri, tabii ve daimi liderdir. Bazı teşkilatların başına resmiyette kimlerin getirileceği konusunda da elbette herkesten ziyade tabii Lider söz sahibidir. Üstelik tabii Liderler, o makama kendi gayreti ve marifetiyle gelen ve yine şahsi feraset ve faziletiyle o görevi yürüten kimselerdir. Başkalarının gündeme getirmesi ve desteklemesiyle bir yere gelenler, tabii Lider değil, sadece “tabi- bağımlı ve güdümlü” Lider olabilir.
Dinimize ve davamıza düşmanlıkları öteden beri bilinen malum ve melun kesimlerin, içimizden bazı isimleri öne çıkarmaları ise oldukça düşündürücü bir durum değil midir?
Ve şimdi Liderlik hevesine kapılanların kendi kendilerine sormaları lazım! İNANCIMIZIN VE İLİM ADAMLARIMIZIN, BİR LİDERDE ARADIĞI BU ŞARTLARDAN BİZDE BULUNAN HANGİSİDİR?
Öyle ise, ismimizin sahtekar medyanın ağzında sakız yapılmasına fırsat verilmemelidir.
Birlik ve bütünlüğümüze asla gölge düşürülmemelidir.
Reklama değil, hakikate önem verilmelidir. Resmiyetten ziyade samimiyetle düşünüp değerlendirmelidir.
Çünkü, inançlı ve dürüst kimseler için karar verirken, gündelik kavramlar değil, imani ve insani kurallar önceliklidir.
Nefis atına binenlerin, hangi kayalıklara çarpacağı ise belli değildir.

Hiç yorum yok: