Google
 

3 Mart 2008 Pazartesi

Kur'an'da İhlas

Hayalinizde iki insan canlandırın. Bu insanların her ikisine de dünya hayatında Allah'ın rızasını kazanabilecekleri kadar bir süre tanınmış, doğrudan ve yanlıştan yana her şey anlatılmış olsun. Bu kişiler hayatlarının sonuna kadar dinin gereklerini yerine getirip, görünüşte Müslüman’ca bir hayat sürsünler. İkisi de her konuda başarılı, iyi bir işe ve aileye sahip, sevilen ve sayılan birer insan haline gelsinler. Bu iki kişinin yaşantılarına şahit olan insanlara, hangisinin hayatta daha "başarılı" olduğunu soracak olursanız, 'en çalışkan ve en atak olanı ya da en çok çaba harcayanı' gibi yanıtlar alabilirsiniz. Ancak dikkat edilirse "başarılı" kelimesini tanımlayan bu cevapların, Kuran'a göre değil de dünyevi kıstaslara göre verilmiş olduğu anlaşılacaktır. Kuran'a göre ne çok çalışmak, ne çok yorulmak, ne de insanlardan saygı ve sevgi görmek bir üstünlük nedeni değildir. İnsanları Allah katında üstün kılan özellik imanları, Allah rızasını kazanmak için yaptıkları salih ameller ve tüm bu amelleri yaparken kalplerinde sakladıkları niyetleridir. Allah bu durumu bizlere Kuran'da söyle bir örnekle açıklamıştır:
"Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz, ancak O' na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O'nun size hidayet vermesine karşılık Allah'ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver." { Hac Suresi, 37}
Ayette belirtildiği gibi Allah adına bir hayvan kesen kişinin yaptığını Allah katında değerli kılan, bu kişinin takvası, yani Allah korkusudur. Bir insanın Allah'ın adını anarak kestiği hayvanların etlerinin ya da kanlarının -eğer insan bunu Allah rızası için yapmıyorsa- Allah katında bir değeri yoktur. Önemli olan insanın bir salih amelde ya da bir ibadette bulunurken bunu salih bir niyetle yapması ve Allah'a karşı samimi olmasıdır. Dolayısıyla kişiye Allah katında değer kazandıran sadece yaptığı iyilikler, yerine getirdiği ibadetler, gösterdiği tavırlar, söylediği güzel sözler değildir. Tabi ki bunlar her Müslüman’ın hayatı boyunca yapması gereken salih davranışlardır ve her birinin hesap gününde güzel bir karşılığı olacağı umulmaktadır. Ancak asıl önemli olan kişinin tüm bunları yaparken Allah'a karsı ne kadar samimi olduğudur. Önemli olan yaptığı islerin çokluğu değil, insanın İhlasla ve samimi bir kalple Allah'a yönelmesidir.
İhlas, "insanın yaptığı isleri, hiçbir menfaat gözetmeksizin, başka hiçbir beklenti içerisine girmeksizin sadece Allah emrettiği için yapması"dır. İhlas sahibi bir insan yaptığı her iste, attığı her adımda, söylediği her sözde, ibadetinde ya da günlük hayatında gönülden Allah'a yönelir ve katıksız olarak O'nun rızasını hedefler. İşte bu da ona güçlü bir iman verir ve onu 'takva' sahibi bir insan haline getirir. Kuran'da insanların Allah katındaki asil üstünlük ölçülerinin de bu olduğu bizlere söyle açıklanmıştır:
... Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. { Hucurat Suresi, 13 }
Kuran'ın pek çok ayetinde "sadece Allah'ın rızası gözetilerek" yapılan salih amelin önemine dikkat çekilmiştir. Ancak buna rağmen kimi insanlar bu konunun önemini göz ardı ederler. Bir işe baslarken, bir konuşma yaparken, bir yardımda ya da bir özveride bulunurken kalplerindeki niyetlerinin halis olup olmadığını düşünmeye gerek duymaz, "Nasıl olsa ibadetlerimi yerine getiriyorum" diyerek yaptıklarını yeterli görürler. Oysa Allah Kuran'da hayatlarının sonuna kadar çalışmış, çaba harcamış olup da yaptıkları boşa gitmiş insanların durumundan bahsetmektedir. Demek ki her insanın Ahiret gününde böyle bir ihtimalle karşılaşması söz konusu olabilir.
Allah "O gün, öyle yüzler vardır ki, 'zillet içinde aşağılanmıştır.' Çalışmış, boşuna yorulmuştur.” { Gaşiye, 88/2-3 } ayetiyle tüm insanları böyle önemli bir tehlikeye karşı uyarmıştır. Dolayısıyla insan Ahirette iki farklı durumla karşılaşabilir. Hayatları boyunca görünüşte neredeyse birbirleriyle aynı işleri yapan, aynı çabayı harcayıp, aynı azmi gösteren iki insan sırf niyetlerindeki farklılık nedeniyle Ahirette farklı karşılıklar alabilirler. Hesap gününde İhlas sahipleri cennetle müjdelenirken, hayatları boyunca İhlası gözetmeyenler ise sonsuz cehennem azabıyla karşılık görürler. Bu yazının amaçlarından biri hayatları boyunca katıksızca Allah'ın rızası için yasamayan insanları, yaptıkları amellerin boşa gitmesi ihtimaline karsı uyarmak ve hesap günü gelmeden evvel İhlasa davet etmektir. Bunların yani sıra tüm iman edenlere İhlası zedeleyecek düşüncelerin, sözlerin ve amellerin sonsuz Ahiret hayatları açısından ne kadar önemli olduğunu bir kere daha hatırlatmaktır. Harun YAHYA

Hiç yorum yok: