Google
 

3 Mart 2008 Pazartesi

İslam Ahlakını Yaşamak İçin Daha Fazla Beklemeyin!

İnsanlar bu dünyaya Allah’ın rızasını kazanmak ve kendilerini ahiret hayatına hazırlamak gayesiyle gelirler. Allah dünya hayatındaki imtihanın gereği olarak insanları nefis ve vicdanla yaratmıştır. Nefsi insana sürekli olarak kötülüğü, fıskı ve çirkinliği emrederken vicdanı doğruyu, güzeli emreder. Her insanın içinde kötülükle iyilik yanyanadır. Ahirete hazırlanmak ise insanın tercihini sürekli olarak iyiden yana yapması ve kendisini cennet için eğitmesiyle olur. Nitekim Allah müminleri Kur’an’da “arınmayı içten arzu eden” insanlar olarak tanıtmıştır.
Ancak insan zaman zaman nefsine uyar, hatalar yapar. Bunu ya bilerek yapar ya da unutup yanılarak. Her insanın mutlaka bir çok hatası, kusuru ve eksikliği olur. Allah’ın kullarından istediği ise, bu kusurlardan arınması, ahlakını ve davranışlarını düzeltmesidir.
Bunu yaparken insanın elini çok çabuk tutması gerekir. Oysa insanların bir çoğunda ahirete hazırlanma konusunda bu acelecilik yoktur. Bir çok kişi ölmeden önce kendisini çeşitli konularda düzeltmesi, ahlakın güzelleştirmesi ve eğitmesi gerektiğini kabul eder, ancak bunun için aceleye gerek olmadığına inanır. Herşeyin zamanla yola gireceği ve yıllar geçtikçe bir çok konuda olgunlaşabileceği düşüncesindedir. “Zamanla bu hatalarımı da aşarım, zaman herşeyin en iyi ilacıdır” gibi mantıklarla vicdanını kullanmayı sürekli erteler. Din ahlakını yaşlandığında yaşamasının yeterli olduğuna inanır. Halbuki bu çok yanlış bir düşüncedir. Çünkü en uzun yaşayan insan için bile aslında hayat çok kısadır. Üstelik insanlar genellikle bu kadar uzun da yaşamaz. Nitekim bugüne kadar milyonlarca kişi daha önünde çok uzun yıllar olduğunu sandığı bir sırada aniden ölmüştür.
Allah her insana hatalı yönlerini bir anda düzeltebileceği bir imkan vermiştir. Bir insanın kendisini bütünüyle değiştirmesi ve bambaşka bir insan olması, samimi olarak niyet etmesi ve karar vermesiyle bir saniye içinde gerçekleşebilir. Bir insanın bir anda bütün hayatını değiştirecek bir karar alıp, bütünüyle bambaşka bir insan olmasının en güzel örneği Kur’an’da “Firavun’un büyücüleri” olarak anlatılan kişilerin durumudur.
Firavun Hz. Musa’nın mucizelerine karşı kendi büyücülerini sarayına çağırmıştır. Büyücüler o güne kadar Firavun’u kral olarak benimseyen ve onun emrinde olan insanlarken, Musa peygamberin mucizelerini gördükleri anda Allah’a iman etmişlerdir. O güne kadar belki de dini hiç tanımayan, geçimlerini büyüyle kazanan bu insanlar, bir anda Müslüman olmaya karar vermişlerdir. Hatta o kadar kararlı bir şekilde değişmişlerdir ki, Firavun’un onları öldürme tehdidine karşı bu kararlarından vazgeçmemiş ve ölümü göze alarak nasıl olsa Allah’a döndürüleceklerini belirtmişlerdir.
Bu olay Şuara Suresi’nde şu şekilde anlatılır: Anında büyücüler secdeye kapandılar. (Ve:) “Alemlerin Rabbine iman ettik” dediler. “Musa’nın ve Harun’un Rabbine.” (Firavun) Dedi ki: “Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız? Şüphesiz, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür; öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım.” “Hiç zararı yok” dediler. “Çünkü biz gerçekten Rabbimize dönücüleriz. Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimizin bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz.” (Şuara Suresi, 46- 51)
Bir insanın tek bir an içinde bütün hayatını, karakterini, ahlakını bütünüyle değiştirmesi mümkündür. Sadece vicdanını kullanarak buna karar vermesi gerekir. Örneğin bütün hayatı boyunca Allah’ı inkar ederek ve dinsiz bir sistemi savunarak yaşamış olan bir insan, bir anda Allah’a iman etmeye karar verip dünyanın en samimi müminlerinden biri haline gelebilir.
Bu konuda diğer bir yanılgı da insanın çocukluğundan getirdiği bazı karakter bozukluklarının onun fıtratı olduğu ve bu nedenle değiştirmesinin mümkün olmadığı inancıdır. Halbuki bu son derece yanlış, batıl bir inançtır. Çünkü insanın vicdanını kullanarak değiştiremeyeceği hiçbir yönü yoktur. Bir insanın Allah’a dayanıp güvenerek karakterinde ve ahlakında her türlü değişikliği yapması mümkündür. Bu değişiklik, ancak çok büyük bir Allah korkusu ve Allah sevgisi ile olabilir.
Bediüzzaman Said Nursi, zamanını iyi değerlendiremeyen ve dünya hayatını çok uzun zanneden insanların, ölüm melekleriyle karşılaştıklarında neler söyleyeceklerini bir eserinde şöyle ifade eder: Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet, şu güzeran-ı hayat, bir uykudur, bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzar gibi açar gider. (Sözler, s. 193)07.09.2002, Gülay PINARBAŞI, Milli Gazete

Hiç yorum yok: